Hanımefendi!

şu sokağın sonundan,
köşeyi dönüp usulca
sokağı sevindirip
duvarları, taşları, ağaçları
usul usul bana doğru
gelir misin? belki cebimden küçük bir kız çıkarır,
“hanımefendi! çocuğunuzu düşürmüşsünüz” derim
pembe bakışlı, uzak bir kız çocuğu
seneye ilkokula başlayacak
bir çok erkeğin duasına özne-
olmaya başlayacak.
bir kız çocuğu.
bu kızın annesi misin?

hayır hayır hanımefendi, ben ihtiyar bir adamım
seneye üniversite sınavım var.
çok parasını harcadım,
para kazanayım diye, babamın.

bu kız annesiz büyüyecek,
babası benim
seneye ilkokula gidecek henüz adını koymadım
sen seç istersen,
ayla mı olsun?

bu arada hanımefendi, sigara içer misin?
ateşim var benim
hayır hayır hanımefendi! ben de sigara içmem.
bu kibrit kızımın hediyesi,
doğum gününde verdi

o geceyi bilemezsiniz hanımefendi.
o gece kimsem yoktu
-eşim ailemize yeni birey getirmeye gitti-
kızım dayanamamış olacak ki,
erken doğum gerektirdi.

eşim vardı işte,
o gitti.
artık kızım var.

o gün bu gündür hatrıma geldikçe susarım,
konuşacağım zaman bir kibrit yakar ağzıma atarım
… sen uzaksın tabii bunlara, gençsin.
ağzım yanıyor
öper misin?
geçsin

Sevişmek

yaptığımız aşk değil
yaptığımız yastıklarımızı aldatmak
hayallerle
sevişip-
yastıklarımızı bırakmak
hamile

Tanıyorum

“ama tanımıyorsun ki” dedi.
(dediği anlamda) Peygamberi de tanımıyorum.
Peygamberle bir tuttu kendini.
oysa vallahi,
Allah onu yaratırken bana da danışmış gibi
tanıyorum.