Penceremden bakarken

bir adam görüyorum,
ne uzak, ne de yanımda
gençten biraz yaşlı,
biraz da ham
ısrarla bana bakıyor
belki birine benzetti,
belki de kan çekiyor kan,
çayını yudumladıkça içim ısınıyor
camda yansıyan adam.

Her ölümlü yalnızlığı tadar

insanların adresleri var be kaptan,
senin?
şu tekneni bir fırtınaya kaptırsan,
varın yoğun denizin.

kaç yıldır ne bir dost ne de arkadaştan
bir kelam, söz işitmedin.

bari bir cümle bir şey yaz be kaptan,
ölsen olmayacak vasiyetin.

hoş; neyi, kime, ne şartla bırakacaksın ki?

bir adres ver, senin ağızından mektup atayım kaptan,
terfi etmeden yalnızlıktan

Kaçan trenler istasyonu

bir gün büyük adamlardan olacağımızı düşlüyorsak, boşuna.
büyük adamlar, çok küçükken karar verdiler,
büyük adam olmaya.
geç kaldık.

Doğamamak

babam ölü doğmuş,
annem babasız

Örnek ölmek

ne boş hayatlar yaşıyoruz be kaptan,
şöyle, şurada kendimi assam, bir tek sen kurtarırsın,
teknenin bereketi kaçmasın diye.
"git başka yerde geber ulan" dersin.
laf aramızda hiç kırıcı konuşmazsın,
cümlelerin yok ki kaptan
kimse üzerine alınamaz.

tanıdığım en iyi matematikçi bakkal
biz mi boşuna yaşıyoruz,
yoksa şu süslü karıları beceren puştlar mı?

eminim,
köpek olsam kimseye saldırmam da,
gelir mahallenin iti kopuğu bana saldırır.

ama biliyor musun ölsem mezarıma kimler sarılır?
şevket abilerin oradaki dilenci var ya,
sahi o çocuk okusa başbakan olur ha.

neyse,
bu akşam içebileceğimizden de çok çay yap kaptan,
biraz da israftan yanalım
cehennem de arkamızdan ağlamasın.

yirmidört

aklına girebilecek son kişiyken,
aklımdan çıkmayan ilk kişi oldun.

çok mu yüz verdim?
çok mu yüzsüzüm?

şöyle bir sokak toplanıp dövse beni,
oynarım, gülerim.

ya ölmek istiyorum,
ya da ölümsüzüm.

annem olsam doğurmazdım kendimi.